Şanlıurfa’dan Günümüze Uzanan 1800 Yıllık Miras

Güneydoğu’nun binlerce yıllık kültürel mirası bir kez daha gün yüzüne çıktı. Defineciler tarafından parçalanmak istenirken kurtarılan ve 1935 yılında Şanlıurfa’dan Diyarbakır’a getirilen 1800 yıllık Kibele heykeli, restore edilerek yeniden ziyaretçilerle buluştu. İşte Şanlıurfa’dan yola çıkan kadim bir mirasın hikayesi…

5

Şanlıurfa’dan Günümüze Uzanan 1800 Yıllık Miras

DEFİNECİLER TARAFINDAN PARÇALANMAK İSTENİRKEN KURTARILDI VE 1935 YILINDA ŞANLIURFA’DAN DİYARBAKIR’A GETİRİLDİ

Güneydoğu’nun binlerce yıllık kültürel mirası bir kez daha gün yüzüne çıktı. Defineciler tarafından parçalanmak istenirken kurtarılan ve 1935 yılında Şanlıurfa’dan Diyarbakır’a getirilen 1800 yıllık Kibele heykeli, restore edilerek yeniden ziyaretçilerle buluştu. İşte Şanlıurfa’dan yola çıkan kadim bir mirasın hikayesi…

////////////////////////

Türkiye’nin en önemli arkeolojik bölgelerinden biri olan Şanlıurfa, bu kez köklü geçmişinden bir parça ile gündemde. 1800 yıllık geçmişe sahip olan, Şanlıurfa taşından yapılmış Kibele heykeli, “Medeniyetler Yolu” Projesi kapsamında Diyarbakır İçkale Müzesinde sergilenmeye başlandı.

Defineciler tarafından parçalara ayrılmak istenirken jandarma ekiplerinin operasyonuyla kurtarılan eser, 1935 yılında Şanlıurfa’dan Diyarbakır Müzesi’ne getirildi. O dönemde çevre illerde müze bulunmadığı için, Şanlıurfa’dan çıkarılan birçok tarihi eser gibi Kibele heykeli de Diyarbakır’a teslim edilmişti.

Kireç taşından yapılan heykel, definecilerin kesmeye çalıştığı izlerle birlikte bugün hâlâ o dönemin izlerini taşıyor. Heykelin baş kısmı uzun süren restorasyon çalışmalarının ardından yeniden gövdesine birleştirildi ve şimdi müze bahçesinde ziyaretçilerini ağırlıyor.

Diyarbakır Müze Müdür Vekili Müjdat Gizligöl, heykelin Şanlıurfa kökenine dikkat çekerek, şunları söyledi. Bu heykellerden biri, 1935 yılında Şanlıurfa'dan müzemize getirilen kireç taşından yapılmış çok değerli bir eserdir. Diyarbakır Müzesi, 1934 yılında kurulduğu için Türkiye'nin en eski müzelerinden biridir. Kuruluş döneminde, bölgedeki tek müze olma özelliğini taşımaktadır. O yıllarda Şanlıurfa, Elazığ, Malatya, Bingöl ve Mardin gibi çevre illerde henüz müze bulunmadığından, Diyarbakır Müzesi aynı zamanda bölge müzesi olarak da görev yapmıştır. Bu nedenle çevre illerden, gerek kazılar gerekse kaçakçılık olayları sonucunda ele geçirilen tarihi eserler müzemize getirilmiştir. Bu eserlerden biri de 1935 yılında Urfa'dan getirilen, oldukça nadide bir heykeldir. "Medeniyetler Yolu" Projemiz kapsamında bu eseri de bahçemizde sergilemeye başladık. Heykel kireç taşından yapılmıştır. Ancak, eserin geçmişinde üzücü bir olay yaşanmıştır. Kültür varlıklarına zarar veren defineciler veya kaçakçılar tarafından bulunmuş ve çalınmak amacıyla parçalara ayrılmaya çalışılmıştır. Heykelin arka kısmında, bu parçalama girişimine dair iki iz bulunmaktadır. Kaçakçılar, ilk aşamada baş kısmını kesmiş, ikinci kısma geçtikleri sırada ise jandarma tarafından yakalanmışlardır. Böylece eser tamamen tahrip olmadan kurtarılmış ve 1935 yılında müzemize getirilmiştir. Heykelin baş kısmı gövdeden ayrı olduğu için, restoratörlerimiz titiz bir çalışma yürütmüş ve heykeli başarıyla birleştirmiştir. Bugün eserimiz, Medeniyetler Yolu Projemiz kapsamında bahçemizde bütün haliyle sergilenmektedir" dedi.

Kökeni Neolitik Döneme dayanıyor

Eserin, Şanlıurfa taşından yapılmış dikdörtgen formda bir heykel olduğunu dile getiren Gizligöl, şu ifadeleri kullandı:

''Derin, yuvarlak bir nişin içinde kadın figürü yer almaktadır. Bu figürün yüksek ihtimalle Kibele olduğu düşünülmektedir. Kibele'nin diğer örnekleriyle karşılaştırıldığında bu figürün onlarla büyük benzerlik gösterdiği görülmektedir. Figürün ön kısmında, iki çocuk figürü bulunmaktadır; kollar göbek hizasında birleşmiş şekilde tasvir edilmiştir. Ne yazık ki figürlerin yüz kısımları tahrip olduğundan, çocuklar hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Kibele kültü, kökeni Neolitik Döneme uzanan çok eski bir inanç sistemine aittir. Bu kültün en erken örnekleri Çatalhöyük'te görülmektedir. Neolitik dönemden günümüze kadar hemen her uygarlıkta ve bölgede figür olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok medeniyet ve imparatorlukta Kibele ya da ona benzer figürler görülür. Son olarak, tüm vatandaşlarımıza kültür varlıkları konusunda duyarlı olmaları çağrısında bulunmak istiyoruz. Herhangi bir yerde kültür varlığına rastlanması durumunda, en yakın müzeye bilgi verilmesi büyük önem taşımaktadır."

Arkeologlara göre, figürün içinde yer alan kadın ve iki çocuk tasviri, doğurganlık ve bereketin sembolü olan Kibele kültünün Anadolu’daki güçlü varlığını bir kez daha ortaya koyuyor.